fbpx

Cümle Kapısı, Nazan Bekiroğlu

Cümle kapısı Nazan Bekiroğlu’ nun bir kitabının ismi. şu sıralar okumakta olduğum. bu kitabı anlatmak istiyorum bu ay. bu vesileyle Nazan Bekiroğlu ‘ndan da bahsetmek istiyorum biraz. Nazan Bekiroğlu’ nu anlatmak kolay bişey değil tabiki. anlatabildiğimiz kadarıyla, dilimiz döndüğünce tabiri caizse.
cümle kapısı kitabındaki Nazan Bekiroğlu başlıklı yazı şu şekilde:
“ 3 Mayıs 1957, Trabzon.
Dört yıllık üniversite hayatı hariç hep bu kentte yaşadı. Bulut. Deniz. Yağmur.
Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimini Erzurum’da aldı. Kar. Rüzgar. Ova.
Halide Edip’le doktor,
Nigar Hanım’la doçent.
Şimdilerde Trabzon, KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi’nde Profesör. Suyun kıyısında.
İki kız çocuğuna anne.
Görünürdeki hayatı bundan ibaret. “

Kitaptaki özgeçmiş diyebileceğimiz metin bu şekilde. Bu metinde yazarın kaleminden izler taşımaktadır. Üniversitede Orhan Okay ‘ın etkisinde kalan Nazan hanım ondan çok şey öğrendiğini çoğu metinlerde dile getirmiştir. Cümle kapısı kitabını Orhan Okay’ a ithaf etmiştir. Cümle kapısı kitabının içindeki bölümlerin hepsi de çok enfes metinler. ilk metinde Şems ile başlıyor anlatmaya yazar. Mevlana’yı anlatıyor. Şems’i anlatıyor. Cümle kapısı hikaye ve deneme diyerek okuması yapılabilecek bir kitap. yani hikaye olarakta okuyabilirsiniz, deneme olarakta.

Peki Nazan Bekiroğlu nasıl okunmalı ? nereden başlamalı okumaya ? ben röportajlarını okuyarak başlamıştım. gazetedeki köşe yazıları ve onunda öncesinde röportajlar. bir internet sitesinde neredeyse bütün röportajlarını derlemişti Nazan hanımın bir öğrencisi. oradan çoğu röportajını okumuştum. O okumaların çok faydası olduğunu düşünüyorum. Nazan Bekiroğlu’nun kitaplarında aslında neyi anlatmak istediğini daha net gördüğümü düşünüyorum. Çünkü röportajlarında kitaplarda yazılan metinlerin bi kısmını sormuş röportaj yapan insanlar. Ne anlatılmak istendiğini. Kendi şahsına münhasır bir yazardır velhasıl. bir yetenektir. yazmaya ve hayal kurmaya gücü yeten, manevi dünyası çok büyük olan bir yazardır Nazan hanım. Kullandığı kelimeleri bile özenle seçer. Kaleminden çıkan metinlerde emek görürsünüz, çaba görürsünüz, ve büyük bir hayal gücü, hakikatı anlamaya çalışan bir güzel insan görürsünüz. bir kış soğuğunda, Nazan hanımın yazdığı bir metni okuduğunuzda içiniz ısınır. düşüncelerinizin seyri değişir. başka türlü düşünmeye başka türlü yaşamaya başlarsınız.

Yazarımızın etkilendiği sevdiği yazarlar elbet vardır. Benim bildiklerim : ilk sırada Dostoyevski var. Baştada söylediğimiz gibi Orhan Okay dan etkilenmiştir. Mustafa Kutlu ilk başlarda hikayeye yönlendiren insanlardan birisidir bildiğim kadarıyla. Nazan hanıma göre bir metin eğer yüksek sesle okunduğunda anlamsız gelmiyorsa, o metin edebi bir metindir. öyle düşünür öyle yazar. bu yüzden Nazan hanımın yazdığı metinleri okurken şiirsel bir havada göze çarpar. Ama bu tadında bırakılmış bir havadır. Okuyuşu süsler zenginleştirir ve akıcı hale getirir. Ve sırf şiirsel olsun diyede yazılmamıştır, süslenmemiştir elbet. Bunu yazdığı herhangi bir metni okuduğunuzda anlarsınız. her metinde birşeyler saklıdır. adeta gizli bir hazineyi bulmak gibi hisseder insan Nazan Bekiroğlunu okurken. Okuyucunun çabalamasını ister, düz metinler sunmaz, okuyucu düşünsün uğraşsın birazda kendisi bulsun ister. Dediğimiz gibi Dostoyevski onun için çok özeldir. Çehov hakeza öyle, Tolstoy hakeza öyle. Türk edebiyatının büyük bi kısmına hakimdir Nazan hanım. Özellikle Ahmet Hamdi, Yakup Kadri, Nihal Atsın. Daha bir önem verir onların duyulmasına görülmesine sanki. kitaplarda ki kahramanlarla karşılaşmak gibi bir hayali vardır, kitap okuyanların çoğunda olan belki. Veyahut sevdiği yazarlarla ömründe bir kez olsun karşılaşıp ona birşeyler sormak veyahut sadece onları dinlemek. Dostoyevski’ nin evine ve yatılı kaldığı okuluna gidip görmüştür işbu sebeple belki. birgün karşılaşıp birer bardak çay içimlikte olsa bir sohbet imkanımız olur umarım.

Nazan Bekiroğlu nun röportajları bile çok eğiticidir edebi manada. yazıları yol göstericidir aynı zamanda. Ülkemizde böyle bir yazar olması bu ülke için bir kazançtır, bir övünç kaynağıdır, bir onurdur. Türkçenin aslında ne kadar güzel kullanılabileceğinin görülmesi açısından ve bir edebi metin ne kadar güzel yapılabilir görülmesi açısından kitapları okunmalı ve okutulmalıdır görüşündeyim. Okurken hızlı Okuma kurallarına riayet ederek değil altı çizilerek durup düşünerek, hazmederek okunması gerektiği kanaatindeyim.
bir yazı ne kadar anlatabilir büyük bir yazarı ? kendi cümleleri ile yazdığı kitapları dururken.
keyifli okumalar…

Yazar : Muhammed Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir