Çocuk bayramı mı yoksa ulusal egemenlik mi iki konuya da yer vermek isterdim ama malum köşe yazısı yazıyorum. Çocuk bayramına yer vereceğim. Eğer ulusal egemenliğe yer verirsem köşe yazısı değil eleştiri haline getirebileceğim kitap yazarım. Onun için sadece çocuk bayramından söz edeceğim. Yazacağım yazı ise yetişkin bireylerin konu hakkında duyarlı kalabilmesine yöneliktir.
Çocukların bu bayramı kutlaması benim içinde elbette iyi bir şeydir fakat çocuklar için sunulan hayat koşulları hiçte öyle göstermiyor.
Herkes bilsin ki bugünün Türkiye’sinde adaletten söz etmek aşikârdır. Adaleti eğer oluşturacaksak zemini iyi temellere oturtmalıyız ki bundan herkes faydalanabilsin. Çocuk işçilerinin çalıştığı küçük yaşta ekonomik sıkıntılardan dolayı çalışmak zorunda kaldığı ve çocuk istismarının her geçen gün arttığı memlekettir Türkiye. Benim için çocuk bayramı öyle olmalıdır ki: çocuklar için hatta herkes için adaleti sağlayan devlet organlarının görevini en iyi şekilde yerine getirmesidir. Akabinde ise böyle bir güne yer verilebilsin. Bugünün Türkiye’sinde bu tür olumsuz durumlara kayıtsız kalanlar da akıl ve vicdan muhasebesini tutmamış kişilerdir.
23 Nisanlarda artık çocuklar siyasetçilerin yerine geçmesin, siyasetçiler çocukların yerine geçsin. Bırakın kendi mevkilerinizi yoksun halkın çocuklarını özendirmeyi ve bir günlüğüne eşitlenin fakir halkla. Onların sizi anlamalarını değil, sizin onarı anlamaya ihtiyacınız var…
Küçük yaşta hayatları bitirilen binlerce çocuk var ki sormayın gitsin. Masum hayatları küçük yaşta karanlığa ter ediliyor ve bu durum geleceklerini olumsuz yönde etkiliyor. Unutulmamalıdır ki çocuk gelin diye bir şey yoktur onları bu duruma düşüren toplumsal değer yargılarımızın ve vicdanımızın yoksunluğudur. Fakat bunların yanı sıra çocuk gelinler isimlendirilmesini gösterdiği üzere evlilik ritüeli sonucunda üstü örtülen çocuk cinsel istismarı toplum tarafından daha olağan karşılanmaktadır. Bu noktada şunu vurgulamamda fayda var amacım pedofiliyi daha az zararlı ya da mücadelesi daha kolay olarak göstermek değil. Çocuk gelinler durumundaki cinsel istismar biçiminin tamamen kültür gelenek tanımlamaları sebebiyle toplum içinde farklı bir şekilde kök saldığını göstermektedir. Keza, tam olarak bu durum cinsel istimara karşı engeller oluşturarak bütün mücadele hatlarını kapamamaktadır insan olmak kâfidir bunları anlayabilmek ve mücadele vermek için.
Çocukların ırkları yüzünden kurşunlanarak ya da mayınlara basarak ölmediği, ötekileştirme yapılmadığı, gaz fişeklerinin isabet etmesi sonucu ölmediği, baskı makinasında sıkışmadığı, 6 yaşında kâğıt toplarken bir kamyonetin altında ezilmediği, kreş olmadığı için evinde yalnız kalarak yanmadığı, çocukların çalışmadığı bir memleket istiyorum o kadar ondan sonra bayram diyebilirim bu güne!
Türkiye’de yapılan istatistiki verilerin de gösterdiği biçimiyle yapılan her 3 evlilikten biri çocuk yaştaki kız çocuklarıyla yapılırken, kız çocukları her yıl yüz bin çocuk adı altında tecavüzünde dahil olduğu büyük bir sömürü kısır döngüsünün içine atılmaktadır. Bütün bunların yanı sıra Türkiye bu verilerinde gösterdiği üzere çocuk cinsel istismarında dünyada ilk 10 da yer almaktadır.
Tekrar söylüyorum bu tür şeyleri anlayabilmek için insan kalabilmek kâfidir. Duyarlı insanlarımız hala var ama çoğu zaman duyarlı olmak suç sayılıyor ilginç memleketimde. Saygılarımla….
Yazar : Mehmet Fatih GÜRBOĞA